--------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------

-----------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------
------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

SEBEP SONUÇ KAVRAMLARI İLE TANIŞIKMIYIZ

Dünya’nın yaşını bilim 4,5 milyar yıl olarak gösteriyor. Evren ise 13.7 milyar yıl.

Yaşam formunun Dünya’mız da filizlenmesini ise çok karmaşık, ancak birbirini zincirleme takip eden tepkimelerle açıklıyor bilim dünyası. Daha detaya girme cüretini göstermeden başlıktaki konuya girmek lazım artık.

Genelde insanlık, ama özelde bizim insanımız, birlikte yaşadıklarımız…
Sabah uyanıp ilk gördüklerimizden tutun, barınaklarımızdan çıkıp toplu yaşamamızın gereği yolda, işte, dinlence yerlerinde görüp iletişimde olduğumuz insanımızdan söz ediyorum.

Birlikte yaşayıp günlük ihtiyaçlarımızın giderildiğini görüp mutlu olmayı tadarız.
Aksi olunca mutsuzluk denen devreye girmiş oluruz.

Bu mutlu yada mutsuz evrelerin yaşandığı süreçlere insan yaşamı deriz.
Sayılıdır, ne kadar yaşanacağı saniyesine kadar nettir.

O saniye gelince adeta yaşam formumuzun fişi çekilir.
Dönüşüm başlar. Bunun olduğunu, olacağını kesin olarak biliriz, fakat ne zaman olduğunu, olacağını bilemeyiz. Bu “bilinir bilinmezlik yasası” dır.

Yaşadığımız süreçlerde toplum olmamızın gereği, yaşamımızı düzenleyen kurallar vardır, elimiz de olanlarla, elimizde olmayan etkenleri merak eder miyiz  bilinmez, ama onlara çıkarlarımız düzleminde müdahale etmeyi her zaman deneriz, başarırmıyız orası da görecelidir.
Zurnanın zırt dediği yere gelelim o zaman.

Kavramlar yaşamımızı düzenleme ve anlamaya yarayan sözcük dizimlerinin ortak betimlemesini gerektirir. Kavramlar bizden bağımsız olarak olayların sebep ve sonuç ilişkileri ile sağlıklı bir dil temeline oturur, biz insanlarca anlaşılmayı bekler. Kavramlar hakkın da ne kadar çok ortak bir dille anlaşılır oluşumuz, sağlıklı bir toplum olmamızın başlangıcı sayılır.

Merakınızı uyandırmak için bir önerim şu olsun; günlük yaşamımızda ortalama kaç sözcük kullanıyoruz dersiniz? Bir çay molası verip düşünürseniz az çok bir kanıya varırsınız.

Birbiri ile konuşan, ama birbirini çok az anlayan toplumlarda, sağlıklı insan ilişkileri kurulabilir mi?
Konuşup anlaşmanın yanı sıra, doğru değerlerle konuşmak, daha öte bir belirleyicilik taşır.

İşte bu belirleyicilik, sağlıklı bir değerlendirme yapabilmenin kapısını açan anahtar olarak görülmelidir. Olayları değerlendirirken sebep ve sonuç ilişkilerini anlaşılır tespit etmek insan ilişkilerini sağlam bağlarla birbirine ekler.
Soruyu şuraya getirip yazımızı noktalayalım.

Kırkağaç’ın yıllardır hep konuşulan ama bir türlü ilerleme kayıt edemeyen en büyük sıkıntısı nedir sizce? Ve bu sıkıntının sebepleri nerelerde aranmalıdır?

Tek bir önerim şu ki sebeplere sonuç, sonuçlara sebep demeden, kendi doğal anlamları içinde kalarak bakmayı deneyin.

İnsan düşünce dünyasında soru işareti yaratmak, milyonlarca yıl öncesi bizi diğer canlı formlarından saptıran “merak” duyumuzu beslemektir.

Merak, insan olmanın en önemli sebebidir.
Bu sebebin sonucu insan bilimsel düşünmeyi kavrar,  bilimsel düşünmekte yaşamını kolaylaştıran tüm teknolojiler, buluşlar, ortaya çıkar.

Demek ki bir sonucu keşfedebilmek, anlayabilmek için öncelikle sebepleri doğru teşhis etmek gerekir. Sebeplerin doğru tanısından uzak değerlendirmeler her zaman yanlış sonuçlarla yüzleşir.


MUAMMER GÜNEŞ
 

YORUM EKLE
YORUMLAR
M.Tanrıverdi
M.Tanrıverdi - 5 yıl Önce

Ustam o dediğiniz bu günBilimsel Merakta eser kaldımı ki. Hepimiz kurgulanmış dayatılan günleri proğlanmış robot gibi yaşamıyormuyuz. Robotlar merak etmezki. Komut bekler. bu gün insanlık bire bir istisnasız robot. uyıyacağını kalkacağın yiyeceğin calışacağın saatlerini başkaları tarafından belirlenmiş. sana ne düşüneceksin diye bir zaman ve ortam bırakmamışlar ki. Kendi adında mereklanasın. meraklanmanı meraklanma kapsama alanını ve muhtevası hep belirlenmiş. anlayacağın insanlığın robot yapmasına gerek yok kendisi robotlaşıyor.

Nur
Nur - 5 yıl Önce

Ustat haklısın. Senden ricam bir de bu boş beleş hamaset, dandun, çukur ve hoyrat insanlar karşısında vakarla akılla ve sabırla nereye kadar dayanacagımiza ilişkin de yazarsan.
Yanı hiç bir koşulda iletişim kuramadiklarimızdan bahsediyorum.

Nedim akkan
Nedim akkan - 5 yıl Önce

Sevgili dostum hoş geldin gelmenle bilimi insanları tanıştırmamda yaşamın objektif kurallarını yansıtmanda hem kalemin hem düşünde anlamında harika tşkler yüreyine saglık

Serhat Kayın
Serhat Kayın - 5 yıl Önce

Yazınıza harfiyen katılıyorum abi , başta ülkemize daha sonra ilçemizi bu hale getiren durumları sebeplerini ve çıkış nedenlerini iyice düşünmeden sadece sonuç odaklı bakmak ne denli yanlıştır Bilmeliyiz ve yaptığımız değerlendirmeleri ona göre yapmalıyız .


         Kirkagac.Net