--------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------

-----------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------
------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

YİNE MERHABA

20 yıl, dile kolay 20 yıl sonra Kırkağaç’a dönük,  günlük ortalama; alexa verilerine göre 9 bin kişinin okuduğu bir platformda,( % 92 Türkiye, % 8 yurt dışı okunma oranı) ilk yazıyı yazmak heyecan verici .
Versin de yani… Hakkımızdır.

Karşımda 150x80 cm.  “Kırkağaç Sultan Sekisi” manzarası ile geçiyor günlerim.
Yazmak, yaşamak gibi bir şey.
Ama yaşamın anlamı, inandığın öz gerçeğini, korkmadan, bir şeylere yaranma adına kaygı duymadan, saklamadan yazmak, yani mahalle dili ile, delikanlı gibi yazmak (yazanlar için tabi) adam olmanın ön koşulu sayılmamalı mı  ?

Yaşamak,  göreceli olarak bencileyin budur. Buralarda yazdıklarınla varsın.
Her horoz kendi kümesinde ötmenin keyfini yaşar.  Kendi cennetini yaratır işin aslı.Siz bakmayın 20 yıllık ayrı sözümüze, her zaman iliklerimizdedir Kırkağaç. Gözümüz başka bir şey görmez ondan gayri.
Kırkağaç başka bir memleket.

Herkesin mutlaka bir Kırkağaç’ı vardır. Bizimki de, bizim Kırkağaç işte.
Canlarımız var orada, yudum, yudum içtiğimiz dostluklar, anılarımız var, en delikanlı çağlarımızın, en babayiğit kararları…Tutuşturduğu ulu umut ateşinin, sönmediği ideallerin tarihi var…
Şair Eşref yatağı Kırkağaç…
Meslektaşları; Atilla Yaşa, Mehmet Fahri can, Mustafa Kemal Keskin sonra  Gökçe Kaymakam…Güzel insan, Cengiz Gökçe.(Bildiklerimdir, görüp tanıdıklarım.)İyi insanlar.
İsimleri saymak bir yazılık iş değil.
Devam ederiz.

Kırkağaç için herkesin gönlünde kesinlikle bir şeylerin olduğu mutlak. Mesele hangisinin sürdürülebilir olduğu ve yaşamı kucaklamaya en yatkın olanıdır.
Kırkağaç bir ilçe. Uzun ve görkemli bir tarihi olan ilçe. Onu karşılaştırmak kuşkusuz çevresinde ki ilçelerle mümkündür.

Geçmişten geleceğe doğru bakılınca Manisa’nın ilçeleri içinde özel bir yere sahiptir Kırkağaç.
19. yy nüfus kayıtlarında Soma’nın adı yokken, Akhisar 12.000, Kırkağaç’ın nüfusu  20.000 dir. Bu rakamlar bizlere çok şey anlatır, ama anlayana elbette.
Dilimiz döndükçe, bildiklerimizi paylaşacağız, yaşadıklarımızı…Burada, bir dönemden dersler çıkarılmasına ışık tutacak anılarımızı olacak.

Söylenmeyenleri söylemek, yazmak güzel bir heyecandır. Tadanlar bilir.
Haftada iki yazı düşünüyorum.
Bakalım nereye kadar nefesimiz yetecek.
Rast gele.


MUAMMER GÜNEŞ

YORUM EKLE


         Kirkagac.Net