KURTLARIN KARDEŞLİĞİ

Dünyanın her yerinde yaşanan sıradan bir olayı bile hızla görebilmemizi sağlayan internet çağında geçtiğimiz bir kaç yıl içinde öyle olaylar oldu ki unutmamız asla mümkün değildir.

Hatırlamamız ve irdelememiz gereken en önemli olayın başında 2019-2020 yılları arasında Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış olan Sinan Ateş'in şehadeti sonrası medyaya yansıyan kendisinin vurulduktan sonra vücudunun her yerinden kanlar akarken acılar içinde can çekişerek ölmesi yer alıyor.

Onun ölümü sonrası bu meseleye var olan bakışımızın ne olması gerektiğini, düşünce söz ve tavrımızın hangi açıdan olacağına karar vermemiz gerektiğinde onu yakinen tanıyan Ülkücü ağabeylerin şahitliğine başvurmamız gerekiyor.

Kendisini yakinen tanıyan Türk Edebiyatına ( * ) sayısız eserler yazmış olan bir dönem Ülkücü Yazarlar Vakfının Başkanlığını da yapmış olan Dr. Hayati Bice beyefendinin Sinan Ateş’in öldürüldüğü 30 Aralık 2022 tarihinde Twitter’da yaptığı paylaşım  şu şekilde olmuştu.

KARA GÜN 
Çok ölümler gördüm. Ancak hiçbirisi bu kadar yaralamadı beni. Namertçe kurulan bir pusuda bugün hayatını kaybeden Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş'i öğrenciliğinden bu yana tanıdığım 20 yıllık sürede imanına, mertliğine şahidim" diyen büyüğümüz gibi Türk-İslam davamızın ülkümüze gönül vermiş nice kıymetli büyükleri de yaşanan durumun vahametini ve acısını ilk andan itibaren hissederek gerek paylaşımları gerek de bir çok şehirden cenazesine yoğun bir katılım da gösterilerek ülkücü duruş ve bakışa yakışır şekilde kendisini artık savunamayacak durumda olan, adi bir cinayete kurban giden Sinan Ateş lehine oldu.

Bunları duymamıza görmemize rağmen kendisini Türk Milliyetçisi olarak tanımlayan Ülkü Ocaklarında bulunmuş bizler için olayın ardından kamuoyuna ve medyaya yansıyan emniyet ifadelerinden ve savcılık tutanaklarından fark edebildiğimiz bilgi haber ve görüntülerde suçluların kimler olduğu belli olduğuna göre artık tek bir meselenin önemi kalmıştır. Bu mesele yıllardır olduğu gibi davayı hakkıyla benimsemiş ve yaşantısına nakşedebilmiş gerçek Ülkücüler ile onların hiç bir makama gelmesini istemeyecek olan 2011 yılında yapılan seçim zamanı kaset olaylarının faillerine benzer töre bilmez aşağılık ve kirli bir yapı arasındaki güç mücadelesinden başka ne olabilir.

Türk İslam Davasını yüreğiyle hatmetmiş, bin bir zorlukla yetişmiş, yetiştirilmiş imanlı ve ihlaslı kadrolarının birer birer tuzağa düştüğünü görmek için, bunu fark etmek için başka neye ihtiyacımız vardır. Kurtlukta kanun düşeni yemekse, en güçlü ve asil kurdumuzu alaşağı eden gün gelip taht veren gün gelip hayatına son veren kara yazgı kim ve kimlerin eseridir.

Sırtını birbirlerine dayadıklarında dünyaya kafa tutabilecek cesaret ve mertlik de ki kurtların kardeşliğine, birlikte yol yürümelerine kim nasıl engel olmaktadır. Yaşanan bunca acı dolu   meseleden sonra gerçek adaletin tecelli edeceği günlere hasret sürüp giden yaşamlarımız da bizden hala her seçim döneminde oy vermemizi beklemek ne büyük bir gaflettir.

Her dönem bir önceki seçim döneminde sarf edilen tüm sözlerin aksi istikamette seyreden politik eylem ve davranışları dikkate almadan oy vermeye devam eden tavrımızın niye sonlandığı merak edileceğine bu iletişim çağında güpegündüz başkent Ankara'nın merkezinde hiç bir terör örgütünün  yapmaya cesaret bile edemeyeceği böyle bir cinayete kurban giden Sinan Ateş’in şehadetinin ardından davanın temsili makamında bulunanların aczi yetine, ketumiyetine yüklenen anlam ve ifadelerin töremize ihanet  kutsal mabedimize saldırı, değerlerimizin temsiline, icra yetkisine mahkumiyet ve  tecrit içeren sürece dönüştüğünü görmemek ne büyük körlüktür.

Olay sonrası tutuklananlar vatan ve milletin düşmanı, polisimizin askerlerimizin katili PKK'nın DHKPC’nin militanları değildir.
Okları takip ettiğimizde oklar bu karanlık yapıya uzanmaktadır.

Her şey aleni meydan da gözlerimizin görebileceği şekilde olmaktadır. Töreye göre ölen Bozkurdun sürüye ihanet içinde olduğuna dair bilgiler kamuoyuna yansımamıştır.

Aksine kendisinin Türk-İslam davasına hakkıyla inanıp yaşama gayretinde olan eğitimli donanımlı akademisyen ünvanlı çevresinde çok sevilen iyi bir insan olduğu babasının da bir Ülkücü olduğu 1980 öncesi çıkan çatışmalarda yaralanan bir gazi olduğu evlatlarını da kendisi gibi Türk Milliyetçisi, Ülkücü olarak yetiştirdiğini öğrendikçe ve kısa bir süre önce ramazan ayının birinci günü vefatını öğrendiğimiz de böyle bir baba Musa Ateş’e ve Sinan Ateş kardeşimize reva görülen kaderi kabullenip biz artık eskisi gibi yaşanan her şeye rağmen sadakatle oy pusulasında üç hilali aramaya nasıl devam edelim.

Rahmetli Sinan Ateş in cenazesi sonrası evinin önünden camiye doğru götürüldüğü esnada babalarına Baba, Baba diye haykıran iki kız evladının ağlayış ve feryatlarını unutup da  bu kederli ailesine başsağlığı mesajı bile dileyemeyenlere oy vermek demek ödül gibi mükafat gibi gelmez mi, 2017’de referandum da 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve 2019 da yerel seçimlerde ittifakın ruhuna uygun hareket etmemiz istendiğinde gönlümüzün istediği adayları reddedip, her şeye rağmen bizden istendiği ve beklendiği gibi üç hilali desteğimizden mahrum ve sevgimizden mahsun bırakmadan oy kullanan bizler kurtların kardeşliğine bir şeyler olduğunu gördüğümüzde artık liderinin söz bakış ve bizlere yön verme iradesini reddetmeye başladık.

Bu kimilerine göre davadan dönmek olsa bile bize göre gerçek bir bozkurt olduğunu fark etmenin ilk evresidir. Gerçek Ülkücü gönüller yapayalnız kalsa bile yaşadığı şehrin sokaklarında davanın geleceği hakkında kasvetli düşüncelerden üzüntü ve gözyaşları içinde kar yağmur çamur aldırmadan yürürken kalbiyle duyduğu tek şey öldürülen Sinan Ateş'in Dede Korkut destanlarından esinlenerek isimlerini koyduğu kızları Bengisu ve Banu çiçeğin Baba diye haykıran çığlıklarıdır. İnandığımız yüce Allah’ın sorgu melekleri kıyamet gününden sonraki ahiret sorgularında sorulardan biri en son seçim nereye oy atıp atmadığımız değil de bu feryatları duyup gözyaşı döküp dökemediğimizle ilgili olacaktır. Bizim arzumuz odur ki, günümüzde yaşanan karanlıkların aydınlığa çıkacağı o kutlu gün geldiğinde üç hilalli sancağın gölgesinde bugün için orman da savrulup gitmiş hepimiz toplanıp sağ kollar havada eller Bozkurt duruşunda omuz omuza kahramanlık türküleri eşliğinde vatan, millet, bayrak düşmanlarıyla mücadelemize ant olsun ki devam edeceğiz. 

Allah’tan dileğim bugün dokuz yaşında olan kızı Zeynep Banu Çicek’in kendi sözü olan "Büyüyünce Hakim olacağım, senin gibi iyi insanları öldürenleri hapse attıracağım" sözlerinden de anlaşabileceği gibi hızla gerçekleşmesini istediğimiz Türk Devletinin kudretli adaletinin Banu Çiçek büyümeden bir an önce gerçekleşmesidir.

Sinan Ateş le birlikte tüm şehitlerimize Allah rahmet eylesin geride kalan acılı ailelerine sabırlar versin.

Tanrı Türkü Korusun ve Yüceltsin.
Yurdum Mesud olsun, yuvam bahtiyar.

* Dr. Hayatı Bice’nin Eserleri.
Lider teşkilat doktrin, Pir-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevi, Yesevi Ata Öyküleri, Yesevilik Yolunda Adım Adım, Ülkücü Hareket Adına Notlar, Atayurt’tan Anadolu’ya İşaret Taşları, Türk Yurtları Üzerine Notlar, Akademik Çalışmalar, Antimikrobial Tedavi Rehberi, Hoca Ahmed Yesevi Divan-ı Hikmet, Divan-ı Hikmet'in Kavram Haritası, Yesevilik Yolunun Esasları, Annenin Rehberi, Türkistan Rüyası, Kafkasya'dan Anadolu'ya Göçler, Türk Siyasetinde MHP Üzerine Notlar.

ERSİN FINDIK

YORUM EKLE