Modern İlişkilerde Görülme Arzusu: Birini Sevmek Değil, Görülmek İstenmek
Eskiden biri bizi sevdiğinde mutlu olurduk.
Şimdi biri bizi “görsün” diye çabalıyoruz.
Modern çağın aşkı artık kalpte değil, ekranda doğuyor; duygu değil, görünürlük istiyoruz.
Telefonun ekranında beliren bir mesaj,
story'e bırakılan bir emoji,
günün sonunda “beni hâlâ düşünüyor mu?” değil de
“story’me baktı mı?” sorusuna dönüşüyor.
Bu, aşkın değil, onaylanma açlığının hikâyesi.
Görülmek: Yeni Nesil Sevgi Dili
Artık çoğu insanın ilişkisi, gerçek değil dijital bir aynada yaşanıyor.
Instagram’da paylaşılan çift fotoğrafları, Twitter’da yazılan gizli imalar,
WhatsApp’ta mavi tıkla başlayan tartışmalar…
Modern ilişkilerde “aşk dili” yerini “bildirim diline” bıraktı.
Birinin bizi sevdiğini anlamak için artık kalbimize değil, ekranımıza bakıyoruz.
Görülme arzusu, belki de yeni çağın en büyük yalnızlığı.
Çünkü “görülmek” istedikçe “anlaşılmak”tan uzaklaşıyoruz.
Kendimizi göstermeye odaklandıkça, gerçek benliğimizi gizliyoruz.
Filtrelerin, pozların, statü güncellemelerinin ardında,
hep aynı sessiz cümle saklı:
“Beni fark et.”
Aşk mı, İzlenme Oranı mı?
Birini sevdiğimizde değil,
onun bizi “beğendiği” an sevildiğimizi sanıyoruz.
Bir mesajın gelmemesi artık unutulmak değil, “aktifti ama yazmadı” paniği.
İlişkiler hisle değil, algoritmayla yürür oldu.
Ve belki de en trajik olanı şu:
Artık sevilmekten çok izlenmek istiyoruz.
“Birlikteyiz” demekten çok,
“birlikte olduğumuz bilinsin” istiyoruz.
Aşk bile artık bir tür içerik üretimi haline geldi.
Ve içeriği paylaşmadığımızda, sanki yaşanmamış gibi hissediyoruz.
Görülmek mi, Hatırlanmak mı?
Gerçek sevgi, her zaman sessizdi.
Bir bakışta, bir dokunuşta, bir cümlenin arasına gizlenirdi.
Şimdi her şey gürültülü.
Ama o gürültünün ortasında kimse kimseyi duymuyor.
Belki de artık soru şu olmalı:
Gerçekten “görülmek” mi istiyoruz,
yoksa biri tarafından gerçekten fark edilmek mi?
Görülmek geçici bir an,
ama fark edilmek — sessiz bir kalıcılık.
Biri seni gördüğünde değil,
anladığında başlar gerçek yakınlık.
Son Söz
Modern ilişkilerde herkes “görülmek” için bağırıyor,
ama kimse “bakmayı” bilmiyor.
Belki de en büyük devrim,
ekrana değil, gözlere bakabilmek olacak.
Çünkü bazen bir “görülme” bildirimi değil,
bir sessiz anlayış kurtarır kalbi.
Buket GÖKÇEK
Uzman Sosyolog
Profesyonel Aile Danışmanı
Felsefe Öğretmeni