SİHİRBAZLAR

Yeni güne merhaba..


Son birkaç aydır Covid-19 tüm hayatımızı yönlendirerek belli sınırlar içerisinde hayatımızı devam ettirmemize neden oldu.
Bu durum en çok da eğitimimizi etkilemiş durumda. Öğrenciler, hem sokağa çıkma yasağı ile karşı karşıya hem de eğitimlerini öğretmenleriyle mesafeli olarak geçirmekteler.

Bu zorlu süreç şimdilik öğrencilerin bu durum sonrası halini gözler önüne seremiyor; ancak bir yandan da bu eğitimin geleceğin Türkiye’sine büyük bir boyut kazandıracağının fikrindeyim. Online derslere olan bu deneyim ileriki eğitim sisteminde yer alabilecek en nihai sonuçlardan olacak.

Bu eğitim sürecinin beni düşündürmesi üzerine kitap raflarımın arasında kalan, okul zamanlarımda okuduğum; benim için öğretmenlik sürecimde yapmayı planladığım hedeflerime neden olan bir kitabı elime almama sebep oldu.

GrigortPetrov‘un, 1880’li yıllarda Moskova’ da yaşayan matematik profesörü Raçinski’nin öğretmenliğindeki dönüm noktasından bahseden kitabı oldu.

İDEAL ÖĞRETMEN kitabı aslında bir yönüyle eğitim kitabı, başka bir yönüyle de Rusya’nın belli bir dönemine ışık tutan bir dönem kitabı. Size burada kitabın tahlilini yapmayacağım ya da özetinden bahsetmeyeceğim. Hatta o dönemki Rusya’yı da konuşmayacağım. Burada Profesörlüğünden vazgeçerek kendi köyünde bir sınıf öğretmeni olmak isteyen Raçinski’nin bütün öğretmenlere ve öğrencilere ilham olabilecek hayat hikayesinden kesitler aktaracağım.

Bir Profesörsünüz ve yeterince ünlüsünüz. Matematiğe birçok şey kazandırmış, öğrencilerinizin dersinize girerken heyecanla gelebilecek kadar hevesli olduğu bir öğretmensiniz. Bu gibi güzellikleri, şöhreti, şehri bırakarak köyde öğretmen olmak istiyorsunuz. Bir düşünün…
“Ben sizin sandığınız gibi engin bilgilerimi ve büyük yeteneğimi fırlatıp uçuruma atmaya gitmiyorum. Ben bu bilgilerimle halkın arasında gizli kalmış yeni yetenekleri keşfetmeye, onları bulup çıkarmaya gidiyorum.”

Raçinski’nin sözlerini sadece köy okuluna gitmek isteyen bir öğretmenin düşünceleri olarak algılamamak gerek. Nitekim, şu sözleriyle: “Okullarda çocuklara doğru dürüst bir eğitim vermiyorlar. Hayatı anlatmanın metodunu öğretmiyorlar; insanların ruhlarında gizlenmiş olan duyguları uyandırmıyorlar. Milyonlarca insanımızın beyinleri, işlenmemiş çorak topraklar gibi duruyor, hiçbir meyve vermiyor.”

Raçinski’nin sözleri bana köyde öğrencisi olan ve sonrasında bir din adamı olan Vasilef’ in konuşmasıyla aynı yere götürüyor: “Hayatın bitmek bilmez bin bir işlerinin arasında sahip olmamız gereken gerçek düşünceleri kaybediyoruz… Herkesin aklında yalnız bir şey var, o da; nerede ve nasıl daha fazla kazanç sağlayabileceğini düşünmekten ibarettir.”

Eğitim emekle birlikte yeşerir, değerle meyvelenir. Bilgi sudan ibarettir, bilgiyi verecek kişi fidanını tanımaz ise verdiği bilginin karşılığı da olmaz. Çocuklara eğitim vermek maharetli iştir. Birine bir iş vermeden önce bu işin neden yapıldığını anlatmak gerekmektedir. Neden, bir insanın yaslanması gereken bir duvara benzer. Sağlam bir sebep gerekir ki o işe tutunabilesin. Bu eğitimde de böyledir.

Bir çocuk merak eder; etrafını tanımak, bilmek ister. Okula başladığında ise neden diye sorgulamaz. Öyledir çünkü…
Okumak zorundadır, Matematik, Türkçe, fen, coğrafya bilmek zorundadır. Bir dersi biter, öbürü başlar ardından.
Raçinski’nin çocuklarla tanışmasından birkaç alıntıyı aktarmak istiyorum.

Raçinski, çocuklara işlenmemiş demir çıkardı. Çocuklarla bunun üzerine konuşmalar yaşadı. Ardından da tenekeden yapılmış bir kuş çıkardı masasından.  Oyuncağın az önce göstermiş olduğu demir madeninden yapıldığını anlattı çocuklara. Çocuklar “Amca sen bir sihirbazsın!” dediler. Ve Raçinski için mükemmel bir konuşma konusu çıkmış oldu.

Hayatta var olan sihir bazlardan bahsetti Raçinski. Çicek yetiştiren bahçıvanlar, kumdan cam yapan işçiler, kömürden boya ve parfüm yapan emekçiler… Hepsi birer sihirbazdı. Ardından yaşamın döngüsünden bahsetti. İnsanların bataklıkları nasıl kuruttuğunu, yağmurlardan yoksun çöllere, kumluk sahralara kanallar açarak nasıl su getirip bağ ve bahçeler tarla ve çayırlar yetiştirdiklerini anlattı. Bu sözler birer altın değerindeydi.

Varlığı, yaşamı, doğayı fark etmek en önemli meseledir. Çocuğun hayattaki amacını sorgulaması onun çalışması için dayanabileceği bir duvar olacaktır.

Eğitmenler! Yeryüzünde yaşayan sihirbazların en değerlisi sizlersiniz. Çocuklarımızın içlerindeki madeni çıkaracak bir ilgiye ve onları işleyecek eğitim ve öğretime sahipsiniz. “Bir insan, gerçek manasıyla canlı bir mum gibi değil midir? Eğer mum yanmazsa, etrafını aydınlatamazsa, insan hayatının kıymeti nedir?” Siz de görüyorsunuz ki, etrafımızda yanmayı bekleyen mumlar var…

Öğrenciler! Sizler okuyup güzel bir şekilde yetişmek ve bir gün madeninizi temizleyip işlemek istiyorsanız, akıllı, güçlü, kalbi sevgiyle dolu iyi birer insan olmalısınız. Eğer bir gün gözünüzün kararmaya başladığını görürseniz geriye bakın: Anılarınıza, emek veren öğretmenlerinize, en çok da bu güne bakın. Kozanıza çekildiğiniz ve şu anki çabanızın sonucuyla oluşacağınız kelebeği düşünün.
Şimdiden bayramınız mübarek olsun…


SALİHA DAL

YORUM EKLE
YORUMLAR
İsmail Aydın
İsmail Aydın - 4 yıl Önce

İyi düşünülmüş ve akıcı bir uslüp kullanılmış. Tebrikler

Zehra Çiçek
Zehra Çiçek - 4 yıl Önce

Ellerinize sağlık, eğitmenin önemini bitmeye revak tuttuğu küresel dönemde çok güzel bir ünlem olmuş. Ellerinize sağlık.

Şüheda Arat
Şüheda Arat - 4 yıl Önce

Saliha Dal Tebrikler inşAllah bir talebe okur da ibret alır Bir öğretmen Annesiyim ve çok uğraşıyor benim de oğlum Manisa'da halıtlıda İngiliz ce öğretmeni tebrikler yazını takip ederim