Seyahatnameler sadece bir gezi kitabı değil, aynı zamanda dönemlerinin siyasi ve toplumsal yönlerine ışık tutan, önemli birer tarihi belgelerdir. Seyyah gördüklerini kendi süzgecinden geçirip, yorumladıktan sonra aktarır. Anlattıklarında kişisel olgular bulunsa da, çok değerli tarihi ve antropolojik bilgiler verir.
Seyahatnameler çeşitli sebeplerle yolculuğa çıkan Seyyahların gezip gördüğü yerleri coğrafi, kültürel ve tarihi özellikleriyle ele alp tanıttığı; tanıştığı kişiler ile başından geçen olayları anlattığı bir yazın türüdür. Tarih, kültür, etnoloji gibi alanlarda değerli malzemeler sunar.
Seyahatname yazarları gezgin, tüccar, maceraperest kişiler olabileceği gibi din adamı veya resmi görevli kimseler olarak da karşımıza çıkmaktadır. Seyahatnamelerdeki bilgiler, çoğunlukla seyyahın şahsi duyum ve gözlemlerine, araştırmalarına dayanmaktadır. Seyyah Henry Christmast'ın "İstanbul ve Ege Yollarında” adlı seyahatnamesi 1851 yılındaki gezinin izlenimlerini taşıyor.
Henry Christmast (1811- 1868) 1851'de üç cilt olarak basılan "Akdeniz Kıyıları ve Adaları” adlı eserinin son cildini özellikle Yedi Kilise bölgesini kapsayacak şekilde Anadolu’ya ayırmıştır.
Yedi Kilise bölgesinde Efes - Ephesos; İzmir- Smyrna; Bergama - Pergamon; Salihli - Sardeis; Alaşehir - Philadelpheia; Denizli - Laodikeia ve Akhisar - Thyateira ören yerleri gezilir.
Uzun süren sağlık sorunlarının ardından hem rahatlamak için hem de sıcak iklimlerin kendisine yararlı olacağı düşüncesiyle bu seyahati planlamıştır seyyahımız...
Avusturyalı Lloyd kumpanyasının vapuruyla İstanbul'a gelen Henry Christmast, büyük bir kederle, İstanbul'un sunduğu her şeyi görmenin aylar süreceğinin bilinciyle “Sultan" isimli İngiliz vapuruyla İzmir yolculuğuna başlar.
Ege Bölgesindeki kilise ve ören yeni seyahatlerini tamamlayan seyyahımız yoğun yağan yağmur altında kiliseler rotasının son durağı Akhisar - Thyateira kalıntılarına ve aynı adlı hana ulaşır. Han rahatlatıcı bir sığınak olur. Demiryolu hatlarının son derece kısıtlı olması nedeniyle, Anadolu özelinde tek seyahat şekli, at üstünde mümkün olmaktadır.
"Akhisar'dan Bergama’ya giden yol Temnos Dağından geçer; Küçük Asya’da rastlayabileceğiniz en romantik dağ manzarası buradadır" der.
"Yine de buraya yol demek için sanattan biraz yardım alıp onu ilkel doğasının yabanlığından kurtarmak gerekir. Gerçekten birçok yerde yol tamamen Tanrı’ya emanet edilmiştir; yolda gidiş geliş pek azdır, hele bahsettiğimiz yol üzerinde bulunan sırasıyla Bakır'ın, Kırkağaç’ın ve Soma'nın büyüklükleri ve nüfusları göz önüne alınacak olursa bu şaşılacak şeydir.”
"Bu memlekette pek rastlamadığımız türden bir yağmur giderek hızlanarak bardaktan boşanırcasına yağmaya başladı; ta ki seller oluşturana kadar. Şimşekler göz kamaştırıcıydı; devam eden şiddetli yağmurla birlikte tehlikenin azaldığını hissediyorduk, yine de Kırkağaç’taki hana güvenle yerleşene kadar rahatlamaktan çok uzaktık.”
"Kırkağaç'taki hana varır varmaz elbiselerimizi kurutmaya çalıştık, ıslak giysilerimizi bir mangalın etrafına yerleştirdik, sabaha giysilerimiz yarı yarıya kurumuştu; biz de rutubetten yarı yarıya ölmüştük. Yerli halk sadece iyi havalar için hazırlıklı olduğundan evlerinde de tertiplerinde de her şeylerini ona göre hesaplamışlardır.”
“Kırkağaç'ta geçirdiğimiz gece az daha pek tatsız neticeler doğuracaktı. Mangalımız bir kaza eseri devrildi ve kurutmaya çalıştığımız şeylerden bazılar kullanılamayacak kadar çok kurudu. Zemindeki hasır yandı ve közlerden bazıları bir delikten alttaki odaya düştü. Alttaki bölümün bir tahıl ambarı olduğu bize söylendiğinde neden paniğe kapıldığımız kolayca anlaşılacaktır. Hancı geldi, fakat durumu oldukça sakin karşılamışa benziyordu. Anahtarı olmadığını, anahtar edinmesinin mümkün olmadığını söyledi; -tahıllar hükümete aitti anahtar valideydi ve vali rahatsız edilmemeliydi. Sonunda boşuna evhamlandığımız ortaya çıktı, meğer tahıllar samanla değil, toprakla örtülüymüş!”
"Sabah uyandığımızda yarı kurumuş elbiselerimizi giydik. En azından bir İngiliz çiftliğindeki mutfak ateşinin keyfini çıkarmış olsaydık, bundan daha iyi durumda olmayacağımızı, bilmenin memnuniyeti içindeydik; çünkü Kırkağaç’tan ayrılmamızın üzerinden yarım saat geçmemişti ki bir önceki gece bulunduğumuz koşulların tamı tamına aynısının içinde buluverdik kendimizi.”
Öğleye doğru hava açılır, Pergamon'a yaklaştıkça Kaikos (Bakırçay) ovası olağanüstü bir güzelliğe bürünür. Seyyahımız yolculuğuna devam ederken, kendisini daha yakından tanıyalım;
Pek çok alanda çalışmalar yapan Christmast, özellikle İngiliz tarihi ve arkeolojisi alanında yaptığı çalışmalarla tanınmaktadır. Prestijli kuruluşlarda ve bilimsel dergilerde editörlüğünün yanı sıra, tarih akademisi üyeliği, tarih ve arkeoloji profesörlüğü yapmıştır. Christmast aynı zamanda ünlü bir nümizmattır (sikke veya kağıt para koleksiyonculuğu ve paraları inceleyen çalışma sahası) Bugün de geçerliliğini koruyan makalelerle İngiltere’de nümizmatiğin gelişmesine katkıda bulunmuş, bir dönem İngiltere nümizmatik derneğinin genel sekreterliğini yürütmüştür.
KAYNAKÇA : İstanbul ve Ege Yollarında
Yazan : Henry Christmast Çeviren : Mustafa Özbaş
Sayfa Sayısı: 150 Kitap Yayınevi / Sahaflar Çarşısı Dizisi
1. Basım / Mart 2012 İstanbul
MEHMET YAKIT
Mehmet Cemal Araz 2 Gün Önce
Dostum,mükemmel bir yazı olmuş. Ellerine sağlık..