--------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------------------

-----------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------
------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

------------------------------------------------------------------------

ÇEVRE GÜNÜNDE DAĞLARIN ÇIĞLIĞI: YENİ BAŞKANLARIMIZA ARZUHALİMDİR

Başı dumanlı, heybetli görüntümle bilirsiniz beni.

Hayatınızın dengesi, yerleştiğiniz yeryüzü döşeğinin temel kazıkları, hayat kaynağı menbaaların, oksijenin, ormanın, doğal çevre ve doğal canlıların sığınağı, kısaca olmazsa olmazınızım.

Bunu kaçınız bilir acaba?
Elinize mangalı, piknik sepetini alıp koşar, mis gibi akan ırmaklarıma atlar, avcılıkla, bana sığınan canlıların peşine düşersiniz.
Sırtınızı yasladığınız, sizi var eden sevgili babalarınız gibiyimdir. Kaybedince değerimi anlar, ne yaparsanız yapın yerimi hiç dolduramazsınız.

İşte böyle sevgili dostlarım. Anlatmakla bitmez değerim ve faydalarım. Ama anlatmaktan ziyade çığlıklar atıyorum artık.
Sesimi duyurmak için, doğadaki tahribata gözlerimi diktim, ama nafile. Benden başka gören, duyan yok.

Ben dünyanın dengesiyim. Ben olmasaydım; dakikada 27 kilometre hızla kendi ekseni etrafında, 110 bin kilometre hızla güneş etrafında dönen dünya, yalpalanır, sarsıntılar meydana gelir, konforlu bir hayatınız olmaz, yok olur giderdiniz.
Tüm heybetimle orada dururken, aynı zamanda sizleri şiddetli kasırga ve fırtınaların zararlarından korurum.
Hava akımını ayarlamadaki, cephe, yamaç ve her türlü yağışın oluşumundaki katkım yadsınamaz.
Üzerimdeki bitki örtüsüyle, iklimi ayarlayıp, toprağı humusla zenginleştirir, geçirgen toprakla yer altındaki su kaynaklarını besler, hayvanlara ev sahipliği yapar, depo ettiğim buzullarla ve salıverdiğim sularla hayat kaynağınız olurum.

Bugün “DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ” imiş. Bu çığlıklarımı belki bu vesileyle duyururum diye düşündüm.
Sabah haberlerde siyasilerin demeçlerini izledim. Söylemlere hak verdim fakat uygulamada sıkıntı var. Siz “bıyık altından güldüm” dersiniz.
Güzel bir deyimdir. Ben de “TOPRAK ALTINDAN GÜLDÜM!”. Ve daha yeni seçimle iş başına getirdiğimiz başkanlarımıza mektup yazmak istedim.

Bu çığlıklarım onlara ARZUHALİMDİR

Lütfen sizi seçen halka vefa borcunuzun gereğini yerine getirin. Ve beni, benim gibi çığlıkları göklere yükselen sıra dağları, tepeleri, yaylaları, köyleri kurtarın. Acı çekiyorum.
Bir düşünün sizler ameliyat olmak için anestezi alarak neşterin önüne yatıyorsunuz.
Beni canlı canlı parçalıyorlar. Göbeğimi canlı canlı deşip, dinamitlerle patlatıp, iş makineleriyle parçalayıp, içimde yaşayan canlıların da ölümüne sebep olup yok ediyorlar.

Son yıllarda “AÇIK TAŞ OCAĞI ve MADEN OCAĞI İŞLETMECİLİĞİ” icat ettiniz. Hızlı tüketim isteği ve aç gözlülüğünüzle bana ve canlı yaşama zarar verdiniz.
Zararın neresinden dönülse kardır. Vaz geçin lütfen. Hatta yalvarıyorum.
Siz vaz geçer, açtığınız çukurlara moloz yığını değil de teras yöntemiyle topraklandırıp, ağaçlandırma yaparsanız söz ben de yaralarımı saracağım.
Zira bu işletmelerin bıraktığı ağır metal ve kireç artıklarıyla dolu yığınlar, zamanla yağmurla taşınıp, göl, akarsu ve denizlerde canlılara zarar veriyor, deniz canlılarının solungaçlarını tıkayıp, toplu ölümlere sebep oluyor. Bu işletmelerin zararı say say bitmez.

Yaptığı dinamitleme faaliyetleriyle oluşan sarsıntılar, hayvanlara, kuşlara, yakınında oturan çevre sakinlerine, yer altı su kaynaklarının yer değiştirmesine, çevredeki bitkilerin yapraklarının gözeneklerinin tıkanmasına, tomurcuklarının meyveye dönüşmeden düşmesine ve daha çok zararlara yol açmaktadır. Yok olan ormandaki yok olan canlıların ölüm çığlıklarını benim gibi işitseniz, rahat konforlu yataklarınızda uyuyamaz, evlerinizin mutfaklarına, balkonlarına pahalı granitleri koyamazdınız. Üstelik benim tonlarca ağırlığımı elimden alıp, ağırlık dengemi bozup, mermercilik, granitçilik ve para hırsı uğruna kayalarımı peynir kalıbı gibi kesip, gemilere yükleyip, deniz aşırı ülkelere satmazdınız.

Daha söyleyecek çok sözüm var ama Türkiye’deki okuma oranlarını, hele de internette uzun yazıların okunma oranlarını çok iyi bildiğim için burada noktalamak istiyorum arzuhalimi.
Yazıyı buraya kadar okuyanlardan rica ediyorum: Lütfen ormanlarımı sadece kitap, dergi, kağıt ve kültürel faaliyetleriniz için kullanın.

Onu da israf etmeyin! Geri dönüşüme kazandırın. Asla bunun dışında izin vermiyorum, yoksa fena halde DENGENİZİ BOZARIM!

Yeni başkanlarıma başarılar diler, çığlıklarıma kulak verirlerse onları her konuda destekleyeceğimi saygılarımla arz ederim.

İmza:
Dünyanın dengesi dağlar adına Konyaaltı ‘nın sırtını dayadığı “TOROSLAR.”


RAHİME ALCAN

YORUM EKLE
YORUMLAR
Salih kurtulmuş
Salih kurtulmuş - 5 yıl Önce

Selamlıyorum ifadeleri

yalçın özer
yalçın özer - 5 yıl Önce

öncelikle yazarımızı tebrik ederim. doğamız katlediyor herkes seyirci kalıyor. ağaçlar kesiliyor. gelecek nesiller baltalanıyor. karpuz ve domatesin artık kokusu yok.. herkes sanal alemde, gerçek alemde sıkıntı büyük.yazarımız bir benze derdimize derman olmuş ama yeterli değil maalesef.çünkü termik santraller uğruna doğamız katledilmeye devam ediyor. yazmaya devam.. durmadan yılmadan..yazmaya devam


         Kirkagac.Net