betbaba sultanbet betivo canlı casino siteleri deneme bonusu en iyi casino siteleri betbaba betivo betbaba

KIRKAĞAÇ’TA BİR ALMAN SEYYAH

       Alman Seyyah Ulrich Jasper Seetzen’in Türkiye’de iki cilt halinde yayınlanan seyahatnamesinin birinci cildi ‘’İstanbul Günlükleri’’ III. Selim dönemi İstanbul’unun günlük yaşamına dair o tarihe kadar yazılmış en ayrıntılı anlatıdır. 12 Aralık 1802 – 22 Haziran 1803 tarih aralığında İstanbul’u gezer seyyahımız. Kahvehaneler, mesire yerlerinde yemek yiyip, şarkılar söyleyerek ve halk oyunları oynayarak paskalya yortularını kutlayan Rumlar ve Ermeniler, kısbetlerini giymiş pehlivanların yağlı güreş müsabakaları, çocukların sokak oyunları Seetzen’in dikkatle izleyip kaydettiği ayrıntılardır.

        Ayrıca pamuklu ve ipekli dokuma işyerlerini, kiremit ve tuğla ocaklarını, zeytinyağı işliklerini, cam atölyelerini, nargile ustalarını, saraçları, zanaatkarların hünerlerini hayranlıkla anlatır. Mühendishane mektebini, Türkçe eserler basan matbaaları, kente su taşıyan kemerleri, sarnıçları inceler, Galata Kulesi’ne çıkarak camilerin muazzam kubbeleri ile bezenmiş büyüleyici manzarayı seyreder.

         Seyahatnamenin ikinci cildi ‘’Anadolu’da Yolculuk’’ 22 Haziran 1803 – 22 Kasım 1803 tarihlerini kapsar. O dönemin Bursa, Manisa, İzmir, Uşak, Afyon ve Antakya gibi şehirlerinin camileri, pazar yerleri, medrese, tekke ve kütüphaneleri, evleri, bahçeleri, hanları ve hamamları hakkında değerli bilgiler sağlar. Güzelhisar’dan İzmir’e incir taşıyan kervanları anlatan yazarın İzmir Körfezi’nin atıklarla daha o zamanlar kirletilmeye başladığını belirtmesi ilginçtir. Anadolu coğrafyasının yer yer büyüleyici atmosferini de çok güzel tasvir eder. Karahisar’a (Afyon) ulaştıklarında şunları yazmaktan kendini alamaz. ‘’Yolculuğum boyunca gördüğüm en ilginç doğal manzara budur’’

        Seetzen İstanbul-İzmir ve İzmir-Halep hattındaki yolculuğunun geçtiği yerleri, özellikle İzmir ve çevresini de ayrıntılarla anlatır. Gelelim Seyyahımızın Kırkağaç izlenimlerine: O dönemde Kırkağaç’ta yoğun olarak pamuk tarımı yapılıyor. Kırkağaç ve Kasaba’dan (Turgutlu) İzmir’e çok lezzetli bir bal gönderiliyor. ‘’Bu bal çok makbule geçen bir armağan sayılıyor. Bal çok kıvamlı ve gayet açık renkli. Arılar bu balı pamuk bitkisinden topluyorlarmış’’

        ‘’Manisa’dan at sırtında on saatte ulaşılan Kırkağaç pamuk ticaretinde önde geliyor. Pamuğun hasat zamanı geldiğinde,  komisyoncular oraya gidip, kapsüllerinden çıkarılmış ve tohumları ayıklanmış ham pamuğu satın alıyorlar, böyle zamanlarda çevrenin her tarafından kadın, erkek, çoluk, çocuk ürününü satmak için oraya akın ediyor. Pamuk burada tartılıyor ve miktarı dirhem olarak saptanıyor. Tohumlarından temizlenen pamuk daha sonra eğiriliyor. Kentlerde bu işlemin yapıldığı birçok atölye görmek mümkün. İzmir’de bulunan fabrikalar arasında bir pamuklu dokuma ve basma fabrikası da var. Ermenilerin oturduğu sokakta bulunan bu fabrikada birkaç yüz işçi çalışıyor.’’

        Seyyahımız 7 Ağustos (Pazar) 1803 Tarihinde günlüğüne şu notu da düşürüyor.’’Bu günlerde manavlarda koyu renk üzümler satılmaya başlandı, bundan birkaç hafta önce kısa süre küçük taneli, çekirdeksiz ama pek lezzetli olmayan bir üzüm cinsi satılıyordu. Şimdi açık renkli, iri ve çok lezzetli bir üzüm cinsi de pazara çıktı ve bunlar da koyu renkli üzümler gibi çekirdekli. Üzüm en çok yediğimiz meyve, çünkü yerli armutların cinsi pek iyi değil ve elma da henüz piyasada yok. Kavun ve karpuz  çok bol. Frenkler karpuza ‘’pastek’’diyorlar’’ Seyyahımız bu arada çok leziz Kırkağaç ‘’Altınbaş’’ kavununun tadına da bakacaktır.

        Seyahatname yazarımızı yakından tanıyalım; Ulrich Jasper Seetzen Almanya’nın Aşağı Saksonya Eyaletinde 1767’ de doğdu. Göttingen Üniversitesinde eğitim görerek tıp doktoru oldu. Ama asıl ilgi duyduğu alanlar doğa tarihi ve teknolojiydi. Bu konuda yazdığı makaleler sayesinde ün kazandı 1802’ de arkadaşı Jacobsen ile birlikte Tuna üzerinden Doğu yolculuğuna başladı. Altı ay kalacağı İstanbul’a gidiyordu. İstanbul’dan Bursa’ya geçen yazar, Manisa üzerinden İzmir’e gitti ve burada bir süre kaldıktan sonra bir kervanla Halep’e doğru yola koyuldu. Uşak, Afyon, Konya ve Antakya’yı gördü. Uzun süre Halep’te kaldı. Arapçayı da iyi konuşacak kadar öğrenmişti. Yerel kiyafetler içinde Filistin’e, Sina Yarımadası’na, Ölü Deniz’e ve Kahire’ye gitti. Müslümanlığı kabul ettikten sonra da Cidde ve Mekke’yi gidip hacı oldu. Artık Hacı Musa olarak biliniyordu. Arap Yarımadası’da birbirini izleyen yolculuklar yaptı. Avrupa’ya yolladığı 1810 tarihli son mektubu El-Muka’dan (Mokka) yollanmıştı. Ertesi yıl Eylül ayında Maskat’a (Umman) gitmek üzere El-Muka’dan ayrıldıysa da iki gün sonra ölü bulundu. Sana (Yemen) imamının emriyle yol arkadaşlarınca zehirlenmiş olduğu düşünülüyor. Gördüğü ve dikkatini çeken her şeyi günlüğüne kaydeden bir seyyahın trajik sonu.

                *KAYNAKÇA: 
*İstanbul Günlükleri Cilt 1
*Anadolu’da Yolculuk Cilt 2
*Ulrich Jasper Seetzen
*Çeviri: Selma Türkis Noyan
*Kitap Yayınevi/1 Basım 2017/İstanbul

*Mehmet YAKIT







YORUM EKLE