Mehmet YAKIT
Mübadil bir ailenin üçüncü kuşağı olarak 1949 yılında Kırkağaç’ta doğdu. İlkokulu Bakır’da, ortaokulu Kırkağaç’ta, liseyi İzmir’de; lisans eğitimini ise Adana İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Ekonomi/İşletme bölümünde tamamladı.
Yirmi beş yıllık kamu ve özel sektör deneyiminin ardından 2005 yılında emekli oldu. Yirmi yılı aşkın bir süre Bursa radyolarında (Radyo Line, Radyo Aktif, Uludağ FM) program yapımcısı ve yayın yönetmeni olarak görev aldı. Evli, iki çocuk ve iki torun sahibi. Bursa’da yaşıyor; bir ayağı Kırkağaç’ta…
RADYO - GRAMOFON - TAŞ PLAK VE SÜHEYLA BEDRİYE
Siyah mantolu, uzun boylu, şık ve alımlı bir kadın Kırkağaç’ın tarihi çarşısından Hasırpazarı’na doğru yürüyordu. Çarşı eşrafı, “Süheyla Bedriye Hanım” gelmiş diyordu birbirine, yıl 1961 ya da 1962 olmalı. O sahne hala gözlerimin önündedir. Mehmet ÖZKAN’ın arşivinden aldığım, Kırkağaç eşrafıyla çekilmiş fotoğrafı bu ziyaretin izlerini taşıyor…
Zaman tünelinde 1960’ların başından 1920’li yılların sonlarına uzanıyoruz.
Türkiye o dönemde radyo ile tanışıyor, İstanbul Radyosu 1 Mayıs 1927 tarihinde yayın hayatına başlıyor.
Radyoda ilk kadın icracı, kanun sanatçısı Vecihe DARYAL. İlk kadın şarkıcılar ise Hikmet Rıza, Bedia Rıza ve Belkıs Hanımlardı.
İlk erkek okuyucular olarak Hafız Yaşar, Hafız Ahmet, Hafız Aşır ve Hafız Zeki’nin adlarını görüyoruz. Daha sonraki dönemlerde piyasada adı bilinen kim varsa radyo programlarına çıkıyor.
Listede kimler yok ki; Neyzen Tevfik, Sadettin KAYNAK, İsak ALGAZİ, Tanburacı Osman Pehlivan, Artaki CANDAN, Dürrü TURAN, Refik ve Fahire FERSAN, Cevdet KOZANOĞLU, Münir Nurettin SELÇUK, Hafız Burhan, Yesari Asım ARSOY, Safiye AYLA, Müzeyyen SENAR ve Süheyla Bedriye…
Türk Müziği’nin önemli kuruluşları DARÜ’L - ELHAN ve DARÜTTALİM-İ MUSİKİ, değerli icracıları ile kuruluş yıllarında yerlerini alır. Bu dönemin unutulmaz portreleri Mesut CEMİL, Muhittin SADAK, Musa Süreyya Bey ve Eşref ŞEFİK, erken Cumhuriyet’in sesleri, icracıları ve yöneticileri olurlar.
Türk Müziği dalında şöhreti ilçemiz sınırlarını aşan ilk ses sanatçımız Süheyla Bedriye Hanım olmuştur. İstanbul’da doldurduğu taş plaklar, radyo mikrofonunda söylediği şarkılar, güzel sesi ve o yıllara has yorumuyla ilgi görmüş, büyük ün kazanmıştır.
Mildan Niyazi Bey tarafından 1934 yılında yayınlanan Nota - Musiki Mecmuası’nın 19. sayısında Süheyla Bedriye Hanım, şu satırlarla tanıtılır… “Süheyla Bedriye Hanım, Musullu Abdülkerim Efendi kızı ve 1325 (1907) doğumludur. (Doğum tarihi Sahibinin Sesi 7 numaralı kataloğunda 1910 olarak belirtilmiştir.)
Kırkağaç’ta doğmuş, İzmir’de büyümüş ve bu sebeple musiki aleminde ‘İzmirli Süheyla Hanım’ namı ile tanınmıştır. On dört yaşında musikiye başlamış ve ilk 5-6 senesini İzmir’de Hoca Rakım (Elkutlu) Efendi ve Kemani Recep Hayri Beylerden ders almak suretiyle geçirerek, bu kuvvetle sahne hayatına atılmıştır. Daha sonra İstanbul’a gelmiş Udi Kirkor Efendi’den nota ve usül dersleri ve Udi Marko (Çolakoğlu) Efendi’den meşk almıştır. Dört sene evvel ilk defa Odeon plaklarına İzmir ve havalisi milli havalarından dört eser okumuştur.
Son okuduğu eserler “Karşıyakalı”, “Sarıyer”, “Dün Bezminizin Bir Ezeli Neşesi Vardı” gibi şarkılardır. Halihazırda Sahibinin Sesi kumpanyasına bağlı olan Süheyla Hanım’ın dokuz senelik bir sahne hayatı vardır. İstanbul, İzmir, Ankara ve Anadolu’nun diğer muhtelif yerlerinde, saz heyetleri ile beraber bulunarak her tarafta takdirle karşılanmıştır. Bu sene kış mevsiminde “Bedayi Musiki Heyeti”ile berber bir müddet radyoda bulunmuş ve dinleyicilerinin takdirlerini almıştır. Süheyla Hanımın’ın okuyuş tavrını kusursuz olarak kabul edebiliriz.”
Radyonun ilk yıllarında teknik yetersizlikler nedeniyle yayınlar sınırlı bir coğrafyaya ulaşıyordu. Anadolu’nun önemli bir bölümünde ise imdada gramofon ve taş plaklar yetişiyordu. Öyle ki gramofon ve taş plak satışları adeta patlamıştı.
Günümüzde artık birer antika değeri kazanmış olan bu olağanüstü güzellikteki gramofonların 40-45 yıllık parlak dönemi boyunca yüzlerce değişik modeli tasarlandı. Özellikle de 1910’dan sonra farklı amaç ve işleve sahip olanları üretildi.
Taş plaklara gelince; yapımında kalsiyum karbonat, gomalak ve karbon siyahı kullanılır. Halk arasında “zift” olduğu söylenirse de yanlıştır. 78 devirde 1 dakikalık kayıt için dizayn edilmiştir. 1965 yılında üretimine son verilmiş, yerini yeni nesil 45’lik ve 33 devir long-playler almıştır.
Taş plak kayıtlarında geniş bir çeşitliliğe şahit oluyoruz: şarkılar, türküler, oyun havaları, meddah ve karagöz kayıtları, maniler, yöresel havalar, kantolar, tangolar, dans müzikleri, klasik eserler, gazeller, opera aryaları vb. Türkiye’deki toplam baskı sayısı kesin olarak bilinememekle birlikte 15 bin civarında kayıt yapıldığı tahmin ediliyor.
Taş plakların radyo aracılığıyla tanıtılması, plakçılığı olumlu etkiliyor. Kimi zaman ise bu durum tersinden işliyor: ilk kez radyoda dinleyip halkın beğendiği sanatçılar, ardından plak şirketleri tarafından keşfediliyor.
Süheyla Bedriye, taş plakların ve gramofonun altın çağında, “Sahibinin Sesi” (Victor) ve “Odeon" gibi önemli firmalara kayıtlar yapar. Diskografisine baktığımızda 40 civarında kayda rastlıyoruz. Şarkılar, türküler, zeybek havaları ve dönemi hikayeleyen kanto plakları…
İki kayıt ön plana çıkıyor:
* Anonim Hüseyni Türkü “Ay Doğar Sini Sini” ve
* Bestecisi bilinmeyen Rast Kanto “Karşıyakalı”
Süheyla Bedriye Hanım’ın taş plak kayıtlarına başta YouTube olmak üzere çeşitli dijital platformlardan ulaşabilirsiniz.
1930’larda müzisyen olmak hiç de kolay değildir. Tüm dünyada ağırlaşan 1929 Küresel Krizi’nin etkisi müzisyenleri de vurmuştur.
Radyoda okumak, plak kaydetmek, büyük paralar kazanmak bir yana sanatçının geçimini temin etmeye bile yetmemektedir. Bu nedenle beyazperde, operetler, revüler, en yaygın şekliyle gazino sahneleri devrin ünlü müzisyenlerinin kazanç sağlamak amacıyla boy gösterdikleri mekanlara dönüşmektedir. Bu durum aynı zamanda popülerleşmeyi, müziğin içeriğinin değişimini de beraberinde getirmektedir.
Süheyla Bedriye Hanım 1940’ların başında, sahnelerde zengin kadrolu, iddialı revülerle boy gösterir.
"Modern Hizmetçiler” ve “Esmerim” revülerinde oyunculuğu ve şarkılarıyla başroldedir. Revüler Ankara ve İstanbul sahnelerinde büyük sükse yapar.
Radyo, gramofon, taş plaklar, operetler ve revüler… Günlük hayatın bir zamanlar parçalarıydılar. Bir kısmı unutulmaya yüz tutsa da, onlar müzik ve seyir tarihimizin tatlı hatıralarıdır.
Tıpkı Süheyla Bedriye Hanım gibi…
Kaynakça
* Git Zaman Gel Zaman / Cemal ÜNLÜ / Pan Y. (2004)
• Geçmişten Günümüze Kırkağaç / Ümit EVRAN - M.Selçuk SATI (2000-İzmir)
• İstanbul Şarkıları / Gökhan AKÇURA / Oğlak Y. (2019)
• Erken Cumhuriyet’in Sesleri / Bilen IŞIKTAŞ / İletişim Y. (2024)
• Şirket Telsizinden Devlet Radyosuna / Uygar KOCABAŞOĞLU ( İletişim Y. (2010)
MEHMET YAKIT